Türkiye’de Doktor Olarak Çalışmak - II

Memorial Hastanesi radyasyon onkolojisi hocası Prof. Dr. Züleyha Akgün ile, doktorların yaşadığı temel sorunlar ve çözümleri üzerine yapılan röportajın ikinci bölümü.

Memorial Hastanesi onkoloji hocası Prof. Dr. Züleyha Akgün

- İş hayatı içinde hayallerindeki işleri bırakanlar olabiliyor. Türkiye’de geçen yıl iyi yetişmiş ve dışarıdan bakıldığında iyi bir hastanede çalışıyor görünen pek çok doktorun bile yurt dışına gittiğini üzülerek basından okuduk. Neden bu kayıplar yaşandı? Büyük zaman ve özveriyle yetişen bu kalifiye insanları kaybetmemek için ne gibi önlemler alınabilir?

Tabip Odası verilerine göre yurt dışına göçmek için iyi hal kağıdı için odaya başvuran sayısı 2023 ilk 3 ayında 700 kişi imiş. Bu sayı geçmiş yıllara göre daha çok artmış. Evet yurt dışına göçte artış var. Yetişmiş insan göçü tabii daha çok önemli. İnsanlar daha iyi koşullarda yaşayacaklarını düşündükleri için, yeterli çalışsa bile liyakate önem verilmediğini düşündüğü için, istediği yere gelemeyeceği, istediği desteği bulamayacağını düşündüğü için göçmek ister. Daha iyi çalışma koşulları (daha az hasta görme, hastaya daha uzun süre ayırabilme, daha az nöbet vb) bulacağını düşündüğü için, uzman olduktan sonra daha yüksek gelir elde edebileceğini düşündüğü için göçmek ister. Ama belki de en önemlisi değer görmediğini düşündüğü için göçmek ister.

Bence çalışma koşullarının hem hastanın hem hekim ve diğer sağlık çalışanlarının değerine uygun bir biçime dönüştürülmesine çalışılması ilk adım olmalı. 5 dakika muayene hastaya da haksızlık, hekime de haksızlık. Üst solunum yolu enfeksiyonunun üniversite / 2.-3. basamak sağlık kuruluşlarını meşgul edip esas zor vakaların sıra bile bulamaması da haksızlık. Bu kadar yüksek potansiyel basit işler için kullanılmamalı.

Bunun dışında preklinik koşullar iyileştirilmeye çalışılmalı. Bugün ülkemizde pek çok ilaç üretilemiyor, ithal ediliyor. Bu teknoloji gerekli ama bunun için de klinikte çalışmayan sağlık personelinini desteklenmesi de gerekli. Bilimsel çalışmalar verilen destekler artırılmalı.

- Gerçekten çok yoğun çalışma temposu. Beş dakikada bir hasta muayene etmek ve bunu günlerce, haftalarca, aylarca sürdürmek ister istemez performansı düşürür. Yapılan bir çalışmayla biliyoruz ki iş yeri stresi hata yapmayı artırıyor. Doktorların bu temposu ister istemez hata yapmayı da beraberinde getirebilir.

Elbette ki hatalar olabilir. Bunların aza indirgenmesi için iş akışının pek çok aşamasında kontrol mekanizları olmalı ve bunların çalışıp çalışmadığı da sürekli kontrol edilmeli.

- Tıp fakültesine girerken cinsiyet ayrımcılığı olmadığını biliyoruz. Ancak sonrasında uzmanlaşırken veya yükselme yolculuğunda kadın hekimler ayrımcılığa uğruyor mu? Mesela ülkemizde kaç kadın baş hekim var? Dünyada durum ne?

Aslında son yıllarda tıp alanında çalışan kadın sayısının giderek arttığını gösteren çalışmalar var. Kadınların tıp fakültesine başvurma motivasyonunda kişi odaklı insani ve bireysel nedenlerin yer aldığı gösterilmiş. Kadın doktorların ‘karşılıklı iletişime daha açık, kapsamlı teşhis ve tedaviye yol açabilecek daha yoğun terapötik ortam sağladığı’ bulunmuştur. Ayrıca kadınların erkeklere göre daha fazla önlem aldıkları ve daha fazla test yaptıkları tespit edilmiştir. Fakat erkeklerin dünyasında yaşamak kolay değil. Yine başka bir çalışmada en çok kadın doktorlarda tükenmişlik hissi gözlenmiş.

Kadınlar çalışkan ama akademide liderlik pozisyonlarında yeterince temsil edilmiyor. Kariyerlerine erkeklerle aynı oranda ilerleyemiyorlar. 2015 yılında yapılan bir çalışmaya göre ABD’de Tıp fakültelerindeki doçentlerin %32'si kadın, profesörlerin %20'si kadın, bölüm başkanlarının %14'ü kadın ve tıp fakültesi dekanlarının %11'i kadındır. Bu sistematik bir önyargı ve altında kadınların işlerine erkekler kadar asılamayacağı, liderlik vasfının daha düşük olduğu gibi yüzyıllardır olan geleneksel bir bakış açısı var. Tabii bu azalıyor ama tamamen aşılmış değil.

Ülkemizde 1995’de yapılan bir çalışmaya göre Tıp fakültelerinde akademik kadın personel Türkiye genelinde %28’lerdedir. Sadece İstanbul, Ankara ve İzmir’de bu oran %33.6’ya çıkmakta, diğer illerde ise %20’lerde kalmaktadır. 2021’de açıklananan YÖK'ün istatistiklerine göre, Türkiye'de 10 – 11 bin kadın profesör bulunuyor. Kadınların oranı toplam profesörlerin yüzde 32,5'ini oluşturuyor. İstatistikler, Türkiye'deki kadın profesörlerin oranının, AB ülkelerinin ortalamalarını geçtiğini gösteriyor. Buna göre, Türkiye'deki yüzde 32,5 orana sahip kadın profesör oranı, yüzde 20,8 ortalama ile AB ülkelerini geride bırakırken, yüzde 32,5 olan ABD ile eşitlendi. Türkiye, yüzde 45 oranındaki kadın öğretim üyesi oranı ile yüzde 41,3 orana sahip AB ortalamasını ve yüzde 42,5'lik ABD ortalamasını geride bıraktı. 2020 yılında yapılan bir çalışmada Türkiye’de başhekim, üniversite hastanelerinin %7.5’uğunda sağlık bakanlığı hastanlerinin ise %16’sında özel hastanelerin %11’inde kadın idi. Yani evet kadınlar daha görünür hale geliyor, fırsat eşitsizliği azalıyor ama yeterli değil noktasındayız.

Ortopedi gibi fiziksel kuvvet gerektiren bazı bölümlerde veya beyin cerrahisi gibi başka zor cerrahilerde hala kadınlar daha az. Ama kesinlikle eskisinden daha fazla kadın var her alanda.

- Vehbi Koç Vakfı tarafından verilen Vehbi Koç Ödülü bu yıl Kadın Hekimler Eğitime Destek Vakfı’na (KAHEV) verildi. Bunu çok anlamlı buluyorum.

Evet yaklaşık 7 yıl önce küçük bir grup kadın doktorun fikri olarak başlayan ve şimdilerde 26.000 kadın doktorun hayat verdiği bir eğitime destek vakfı. Diyebilirim ki benim etrafımda bu vakfa katılmamış, yardım etmemiş, üye olmamış hiçbir arkadaşım yok. Yakın zamanda çalışma grubu olarak yazdığımız kitabı vakıf bünyesinde satışa sunduk. Bir başka arkadaşım akademi sayfasında vakıf yararına eğitim veriyor, bir başkası yaptığı amigurumileri vakıf yararına satıyor, aynı, nakdi yardımlar vs. Kadın doktorlar vicdanlarını, merhametlerini hiçbir çıkar kaygısı olmaksızın bu işe kattılar. Vakfı ilk kuran ve destekleyen tüm kadın doktorlar çok değerli. İlerde üzerine tez yazılabilecek bir sosyolojik oluşuma dönüştü bence.

- Her meslekte olduğu gibi doktorluk mesleğini de suistimal edenler var. Çuvaldızı kendine batırmak adına bu konuda meslektaşlarına bir eleştiri yapacak olsan neler söylerdin?

Archimetheus, 1140 yılında, Solerno Tıp Okulu “Adventu Medici”de hekimin şarlatanlıktan uzak tıp anlayışı içinde olması gerektiğini söylemiştir. Yıl olmuş 2024 hala şarlatanlarla uğraşıyoruz. Müzik eserleri eşiliğinde tedavi ettiğini iddia ettikleri kişileri de yanlarına alarak bir takım ritmik hareketlerle hekimliği terkedip parasayma makinesi olmaya özenen kişiler ve belki de henüz marifetlerini duymadığımız niceleri. Doktor tedavi etmek için gerekli kitapları okumuş ve belki de öğrenmiş, uygulayabilir hale gelmiştir ama hekim hastanın iyiliği için uğraşır ve onu reklam malzemesi olarak kullanmaz. ‘Ne zararı var’ diyorlar, işte halk da tam da bunu istiyor. TV programlarına çıkıyorlar, reklam yapılmazsa para kazanamıyorsun çünkü.

Hastaların hakiki bir hekim muayene ve tedavisinden yoksun kalmalarına sebep oluyor bu durum. Kişi kime güveneceğini şaşırıyor.  Hekimlik itibarının zedelenmesi de cabası. ‘Bunlar zaten paracı’ diyorlar. Hekimlere düşman kişi ve çevrelere koz verilmesi gibi durumlar ortaya çıkabiliyor, TV’de görüyorum doktoru kötüleyen haber yapılıyor. Arkasından şöyle yaptı böyle yaptı diye iddia eden hasta ile konuşuluyor. Hastabakıcı, yoldan geçen biri, hastanın yedi sülalesi ile röportaj yapılıyor, hakkında konuştuğu doktor ile görüşülmüyor. Bu şekilde bireysel hatalar tüm camiaya da mal edilebilir.

Tüm mesleklerde meslek ahlakIna aykırı davranışlar sergileyen kişiler olabilir. Bizimki belki de çoğu platformda kutsal mesleklerden biri olarak nitelendirildiği ve insan sağlığını ilgilendirdiği için bu tarz gayriahlaki davranışlar daha belirgin oluyor.

Hekim, hikmet kökenlidir. ‘Bilge, hikmet sahibi, filozof, tabip’ gibi anlamlarının yanında; yüzeysel anlamı itibariyle ‘karar veren, doğruyu yanlıştan ayırabilen kişi’ anlamlarında kullanılır. Dolayısıyla herkes doktor olabilir ama herkes hekim olamaz ve zaten ‘iyi hekimlik’ başlı başına mesleğin üst noktasıdır.

- Harika bilgiler. Çok güzel noktaladın. Zaman ayırdığın için çok teşekkür ediyorum.

Bizim sorunlarımıza ilgi gösterdiğin ve yer verdiğin için ben teşekkür ederim. Sürçi lisan ettiysek affola.