Kıpırdayamayanlar mı yoksa ihtiyaç sahibini bildiği gördüğü halde kılını kıpırdatmayanlar mı engelli sizce?
Varsayın ki Bir Engeliniz Var
“Varsayın ki fiziki bir engeliniz var, mesela yürüyemiyorsunuz. Ne yapardınız?” dedi. Birkaç saniye durakladım, gözlerimi kaçırdım, tam kem küm edip birkaç laf edecektim ki, cevabımı beklemeden devam etti:
“Şöyle bir düşünün şirketlerin ofislerin fiziki koşullarını. Merdivenleri, tuvaletleri, yemekhaneleri, kafeteryaları, çalışma ortamlarını. Yürüyemediğinizde rahatlıkla işyerine giriş çıkış yapabilir misiniz, yemekhaneye kolaylıkla gidebilir misiniz? Tuvaletler uygun mu? Ofis içinde bir yerden başka bir yere veya farklı bir kata rahatlıkla ulaşmak mümkün mü?” Bu sefer cevap verme niyetinde değildim, bekledim konuşmasını. O da konuştu:
“Cevabın ‘hayır’ olduğunu biliyoruz. “İş yaşamındaki tüm bu eksiklikler engelli bireylerin iş bulma ümitlerini de suya düşürüyor. Oysa engelli kişilerin iş bulma umudu kırılmamalı. Sokakları caddeleri düşünün. Yolda yürüyecek olsanız, herhangi bir toplu taşıma aracına binmek isteseniz yapabilir misiniz? Kendi işinizi görmek için bir kuruma gidecek olsanız; mesela bankaya, okula, hastaneye gidebilir misiniz?”
Köşeye sıkışmış, suçlu bir çocuk edasıyla dinlemeye devam ettim:
Dokuz Milyon Engelli
“Cevapların büyük çoğunlukla ‘hayır’ olduğunu biliyoruz. Türkiye’de dokuz milyon engelli yaşıyor. Bırakın dışarıda işlerini görmeyi veya çalışmayı, birçoğunun evde hareket imkanı yok. Yani kendi evinde bir odadan diğerine gidemiyor. Yaklaşık 250.000 kişinin ihtiyaçlarına uygun kişisel tekerlekli sandalyeye gereksinimi olduğunu biliyor muydunuz?
Başımı yukarı kaldırdım hayır anlamında. Aklıma Rukiye Türeyen geldi; vücudunda hükmedebildiği tek parmağıyla mucize yaratan güzel insan.
Sustu sonra, bana baktı.
“Bu ayıp bizim” demek istedim ama diyemedim, kelimeler boğazıma düğümlendi. Tam konuşmasının bittiğini sanmıştım ki son darbeyi indirdi:
“Bizim engelimiz bedenimizde, haliyle dışarıdan görünüyor, ama ya gerçek engeli ruhunda, zihninde, kalbinde olup da dışarıdan görünmeyenler. Kıpırdayamayanlar mı yoksa ihtiyaç sahibini bildiği gördüğü halde kılını kıpırdatmayanlar mı engelli sizce? Hııı, hangimiz engelliyiz?”
Gözümden akan birkaç damla yaşa engel olamadım. Boğazımdaki düğüm koca bir yumruya dönüştü. Kısa bir sessizliğin ardından yine ilk konuşan o oldu:
“Sizi üzmek istemedim, ama gerçeklerimiz bunlar”
“Estağfurullah” falan diye geveleyecekken kararlılıkla devam etti konuşmasına;
“Madem yazacaksınız bunları, o halde sizden bir ricam var.”
“Elbette, buyurun”
“Lütfen derneğin web adresini de yazar mısınız? Belki yazdıklarınızı okuduktan sonra yardımda bulunmak isteyenler olabilir. Yapılan küçücük bir yardım bile bizim için çok önemli.”
“Tabii ki yazarım. Hiç merak etmeyin.”
Ve yazıyorum, söz verdiğim gibi; www.bedd.org.tr
Not: Rakamsal veriler Bedensel Engellilerle Dayanışma Derneği (BEDD) web sitesinden alıntıdır.