25 Yıl Sonra Bambaşka Bir Kariyer - I

Anlattıklarını sizinle paylaşmak için sabırsızlandığım çok özel bir konuğum var: Birey, Çift ve Aile Terapisti Yıldız Hacıevliyagil Cüceloğlu. Sıra dışı bir kariyer hikayesi; yürekten istenen bir mesleğin yıllar sonra inanılamayacak boyutta azimle gerçeğe dönüşmesi. İnsanın kaç yaşında olursa olsun, kaç yıl çalışmış olursa olsun, isterse ve bedelini öderse başarabileceğinin canlı kanıtı Yıldız Hanım. Hukuk okuyup 25 yıl avukat olarak çalışıyor. En son Hukuk Direktörü unvanına sahipken ‘Mesleğim içimde istediğim coşkuyu uyandırmıyor’ diyerek 25 yılı eliyle bir kenara koyup, bir daha üniversite sınavına girerek arzuladığı Psikoloji bölümünü kazanıp okuyor. Yaptığı işi sevmeyenler, mesleğinde mutlu olmayanlar, kafalarının içinde farklı kariyer planları olup cesaret edemeyenler, ‘Bu yaştan sonra mümkün değil’ ‘Bunca yıldan sonra nasıl alan değiştiririm’ kaygı ve korkuları taşıyanlar kaçırmamalı bu röportajı. Yaptıkları sadece kariyer değişikliği düşünenler için değil, herkes için örnek. Rahmetli eşi Doğan Cüceloğlu’nun tarifindeki gibi ‘gözlerinin içi gülen’ Yıldız Hanım, yeni tanışıyor olmamıza rağmen içten yaklaşımıyla, dürüst cevaplarıyla, anlattıklarıyla, beni yüreğimden yakaladı. Sizi de yakalayacağına inanıyorum. Haydi başlayın okumaya.

Yıldız Hacıevliyagil Cüceloğlu

- Merhaba Yıldız Hanım. Hoş geldiniz.

Merhabalar, hoş buldum. Davetiniz için teşekkür ederim.

- Katılımınıza çok memnun oldum. Hukuk Fakültesi gibi oldukça zor bir bölümü okuyup bitirdiniz ve bu alanda tam 25 yıl çalıştıktan sonra size uymadığına, bu mesleği yapmak istemediğinize nasıl karar verdiniz?

Hukuk Fakültesi çocukluğumdan itibaren en çok okumak istediğim bölümdü. İlkokulda televizyonda bir dizi izlemiş ve o dizinin kahramanına öykünmüştüm. Lisede psikoloji de ilgimi çekti ama haksızlıklara karşı mücadele eden bir avukat olarak insanlara fayda sağlama hayalimden vaz geçecek kadar değil. İlk tercihim olan 9 Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazanınca dünyalar benim olmuştu.

Ama 80’li yıllardan bahsediyoruz. Şimdiki gibi meslek seçme konusunda farkındalık gelişmemişti. Hukuk okumak istediğimi söylediğim hiç kimse “varsayımlarla hareket etme, git ve yerinde gözlem yap, birkaç avukatla konuş, yaşamları hakkında bilgi edin, bakalım ortam sana göre mi?” dememişti. Hoş dese de dinlemezdim muhtemelen, sabit fikir haline gelmiş bir istekti benimkisi. Fakültede okurken hukuk içerik olarak beklentimi karşıladı; ilginç, önemli ve derya gibi bir alandı ve ben öğrenmek için çok hevesliydim.

Ancak, fakülteyi bitirip avukatlık stajına başlayınca hayretler içinde kaldım. Adliye ortamı da hukuk büroları da hayal ettiğimden çok farklıydı ve bana hiç uygun değildi. Bunu bu netlikte kavrayamamıştım tabi başlarda. Tecrübesizliğimden mi böyle hissediyorum, diye anlamaya çalıştım uzun zaman. Böyle hissetmemde tecrübesizliğimin de payı vardı tabi ama asıl sebep o değildi.

Bunu bir zaman sonra kavradım ama yaşamda kendi ayağımın üstünde durmak istiyordum, sorumluluklarım vardı ve dava avukatlığını kendime uygun bulmasam da hukuku seviyordum.

Böylece, ilk aşamada yalnızca adliye avukatlığı yapmak istemediğime karar verdim. Ama karar vermek yetmedi tabi. Sonraki aşamada “mesleğimi hukukçu olarak çalışıp, adliyede avukatlık yapmayacağım bir şekle nasıl evirebilirim?” sorusuna cevap aradım. Buldum da şirket avukatı olarak çalışacaktım. Artık haksızlıklara karşı mücadele ile fayda sağlama amacından çok, boşanmış bir anne olarak ayakta kalma, çocuğuma iyi bir gelecek sağlama ve toplumda kendime saygın bir yer edinme amacım öncelikliydi. Yine de “insanların potansiyellerini gerçekleştirmelerine, daha anlamlı ve doyumlu bir hayat yaşamalarına katkı sunarak faydalı olmalıyım” diyen iç sesimin etkisiyle birkaç alan dışı denemem oldu ama önceliklerim -içimde başka başka şeylerin filizlenmesine izin versem de-, toplamda 25 yıldan fazla hukukçu olarak çalışmamı gerektirdi.

- Yaşınız da ilerlemişken 30’dan sonra sil baştan kariyer yapmak sizi korkutmadı mı?

Korkutmak terimi çok az kalır. Ödümü patlattı. Otuzda kariyer değişikliğini düşünmeye başlamıştım, gerçekleştirmek 45’leri buldu. Ama beni durduran, söylediğim gibi, bu korku değildi.

- ‘Bu kadar okudum, bunca yıldır da çalışıyorum. Şimdi yazık olmasın elimdeki mesleğe’ gibi bir düşünce olmadı mı hiç zihninizde?

Dediğim gibi bana daha uygun bir iş arayışı içinde olduğumdan hukuk alanı içinde kalıp, farklı bir yola sapmıştım zaten. Ve sonrasında o yolda da ilerleyip, toplamda 25 yılda bir kariyer inşa etmiştim. Kaybedecek bir şeyiniz yoksa vaz geçmek kolay. İçimdeki anlam arayışı beni zorlasa da sorumluluklarımla birlikte, saygın bir yerim, ona göre kazancım, çevremde birlikte çalışmaktan zevk aldığım iş arkadaşlarım, büyük projelerin parçası olma şansım ve verdiğim pek çok emek vardı. “Yazık olmasın” diyeceğim çok şey…

Ama anlam arayan iç sesim bana rahat vermiyordu. Böylece, “ya bunu gerçekleştiremeden bu dünyadan göçüp gidersem” korkusu en büyük korkularımdan biri halini aldı. Yıllar boyu mesleki olarak elimden gelenin en iyisini yapmaya çaba gösterdim evet ama, mesleğim içimde bir türlü istediğim coşkuyu uyandırmadı. Bu durum beni bir yandan çalışmaya devam ederken, bir yandan da gönüllü faaliyetlere yöneltti.

- Ne tür gönüllü faaliyetlerde bulundunuz?

Üç arkadaşımla birlikte Aile Bakanlığı’na bağlı bir çocuk yuvasında devlet koruması altındaki 4-7 yaş arasındaki çocuklarla 2 yıl boyunca haftada bir akşam oyun oynadık. Bir başka yıl, aynı yuvada 14-16 yaş aralığındaki çocuklarla haftada bir kitap okuma ve üzerine sohbet faaliyeti gerçekleştirdik.

Birleşmiş Milletler himayesinde düzenlenen “Nar Taneleri” projesi çerçevesinde devlet koruması altındaki bir genç kıza iş yaşamına başlama sürecinde 1,5 yıl süreyle mentörlük yaptım.

Bahçeşehir Üniversitesi bünyesindeki kariyer merkezinde üniversite öğrencilerine 1,5 yıl gönüllü kariyer danışmanlığı yaptım.

Devamı yarın..