Meşe ile Saz Hikayesi: Esnekliğin Derin Gücü

Meşe ile sazın hikayesi, yüzyıllardan süzülüp gelerek bize hayatın fırtınalarında nasıl sağlam kalacağımızı fısıldıyor.

Güçlü bir meşe ağacı

Güçlü Meşe, Narin Saz

Bir varmış bir yokmuş

Doğanın iki bilge varlığı, gökyüzüne uzanan heybetli bir meşe ağacı ile su kenarında incecik salınan bir saz, yıllardır aynı toprakları paylaşıyordu. Görünüşte birbirlerine hiç benzemeseler de aralarında sessiz bir sohbet, görünmez bir karşılaştırma hep sürüyordu.

Meşe ağacı güçlüydü, kalındı, kökleri toprağın derinliklerine yayılıyordu. Kendinden o kadar emindi ki rüzgâr estikçe gövdesini daha da dik tutuyor, “Ben dururum, dünya yıkılsa devrilmem” diyordu. Yanındaki ince saz ise rüzgârın her dalgasıyla eğiliyor, kıvrılıyor, ama asla kırılmıyordu.

Fırtına

Günlerden bir gün, ufukta kara bulutlar birikmeye başladı. Rüzgâr uğuldadı, gökyüzü çatırdadı. Meşe ağacı gövdesini daha da sertleştirerek fırtınaya meydan okudu. Saz ise rüzgâr nereye eserse oraya doğru yumuşakça eğiliyor, doğanın gücüyle kavga etmiyor, akıyordu.

Fırtına şiddetlendikçe meşe tüm direncini ortaya koydu. “Bu kadarcık rüzgâra da eğilinmez ki!” diye söylendi. Saz ise kendi sessizliğinde şunu düşündü: Gerçek güç bazen direnmekte değil, uyumlanmaktadır.

Gece boyunca rüzgâr sertleşti, yağmur seller gibi aktı. Sabah olduğunda manzara korkunçtu: Kibirli meşe gövdesinden kırılmış, kökleri yerinden sökülmüş, yere devrilmişti. Saz ise tüm narinliğiyle hâlâ ayakta, hâlâ yaşam doluydu.

Saz, devrilmiş meşeye hüzünle bakarak şöyle fısıldadı: “Ben senin kadar güçlü değildim ama esneyebildim. Rüzgâra direnen kırılır; rüzgârla akmayı öğrenen yaşar.”

Sertlik mi, Esneyebilmek mi?

İnsanın iç dünyasında yolculuk yaptıran bu hikaye “Sertlik mi, esnemeyi bilmek mi? Hangisi kazanır?” sorusuna net bir cevap verir. İnsan yaşamında kimi zaman fırtınaya karşı dimdik durmayı güç zanneder, oysa çoğu acı, en sert olduğumuz yerde kırılmalar yaratır. Ruhumuzun esneyemeyen yanları ağır darbeler alır. Kırılgan görünen yanlar aslında bizi hayatta tutan esneklik olabilir.

Hepimiz bazen meşe gibi olmak isteriz: Dik, güçlü, dokunulmaz… Ama hayatın kaçınılmaz rüzgârları geldiğinde, sert yanlarımız çatlar. Oysa saz gibi yumuşak kalabilmek, gerektiğinde eğilebilmek, koşullara direnmek yerine uyumlanmak; insanın içsel olgunluğunu göstermez mi? Bu olgunluk gelişimin, farkındalığın ve tekamülün sessiz anahtarıdır.

Ezop’a ait “Meşe ile Saz Masalı” MS 17. yüzyılda La Fontaine tarafından, şiirsel bir dille yeniden kaleme alınarak günümüze ulaşmıştır.  

Meşe ile Saz kıssası bize gözden kaçan bir gerçeği hatırlatır: Hayatta güçlü kalmak isteyen, önce yumuşamayı öğrenmelidir.