25 Yıl Sonra Bambaşka Bir Kariyer - II

Birey, Çift ve Aile Terapisti Yıldız Hacıevliyagil Cüceloğlu ile 25 yıl sonra elde ettiği kariyeri üzeri yapılan röportajın devamı.

Yıldız Hacıevliyagil Cüceloğlu

- Ne istemediğinizi biliyordunuz ne istediğinizle ilgili nasıl netlik sağladınız?

Zaten ne istemediğini bilmek daha kolay. Eğer içinde “adı konmuş” bir aşk yoksa, ne istediğine karar vermek zor. İçimdeki “faydalı olma” isteğinin adını koymak ve nasılını belirlemek için derin bir nefes aldım ve 45 yaşında Mevlana’nın dediği gibi “sen yola çık, yol sana görünür” diyerek, işimden istifa ettim.

Elimde “nasıl” ile ilgili baya veri vardı aslında. Bunları bir araya toplayıp, bir meslek olarak adını koymam ve gereğini yapmam gerekiyordu. İnsanların ve ailelerin yaşamında yeni bir farkındalığa ya da olumlu değişim sürecine katkı sağlamak istiyordum. Ve özellikle iki konu içimi yakıyordu, gençlikte yapılan iki büyük seçim; eş ve iş seçimi. Bu konuda gençlerin farkındalığı artsın istiyordum. Çok sevgili eşim Doğan Cüceloğlu ile sohbetlerimiz saatlerce sürüyordu ve onun kitaplarının yazılış sürecinde onun yanında olmaktan büyük keyif alıyordum.

- Bu mesleği seçmenizde rahmetli eşiniz Doğan Cüceloğlu’nun da etkisi var mı? Yani bir parça ondan da etkilenmiş olabilir misiniz?

Ondan bir parça değil, çok etkilenmişimdir. Ama onu sadece “psikolog” olarak görmüyorum ben. O bilge bir insandı, hayata filozofça bakıyordu, gözlemciydi, sevgi doluydu. Bilgisini, varoluşuyla ve niyetinin saflığıyla harmanlamış, yargılamadan ve hiç kimseyi ötekileştirmeden kendini hizmete adamıştı. O benim kahramanımdı. Ve insan kahramanından etkilenir tabi ki.

Ama “nasıl” ın cevabı için harekete geçmemde ABD’de yaşayan kız kardeşimle yaptığımız bir telefon konuşması çok etkili oldu. Ondan, kariyer danışmanlığı üzerine tamamladığım sertifika programının devamı niteliğinde bir eğitimin ABD’de yaşadığı şehirde olup olmadığını araştırmasını istedim. Özetle “Hayır araştırmayacağım abla, yıllardır psikoloji okumak istiyorsun. Gir, oku şunu artık!” dedi. “Gerçekten mi? Bu yaştan sonra mı?” dedim ama ertesi sabah üniversite sınavına çalışmaya başlamıştım bile.

O gün başlayan ders çalışma sürecim, Bilgi Üniversitesi’nde Psikoloji lisansımı ve devamında Özyeğin Üniversitesi’nde Çift-Aile Terapisi alanında yüksek lisansımı tamamlayana kadar ve kimi zaman gece yarılarına kadar sürdü. Zira Psikoloji lisansımın birinci yılında eş zamanlı olarak Galatasaray Üniversitesi’ndeki Felsefe Yüksek Lisans tezimi, ikinci yılında da “İşim ve Ben” isimli kitabımı yazdım.

- Yanlış umut tuzağı girdabına düşmeden, yürünecek yolun farkında olmak ve çaba sarf etmek ne kadar değerli. Çünkü bazen istekler hayal olarak kalıyor. “Ne kadar istiyoruz ve isteğimizi gerçekleştirmek için bedelini ödemeye hazır mıyız?” sorusuna verdiğimiz cevap önemli, değil mi?

Tabii. Ödüller kadar bedellerin de farkında olmak önemli. Vazgeçebilme cesareti, risk alabilmek. Ve bunların yanında hayallerinin gerçek olması için doğru zamanı belirlemek üzere kalbin kadar, aklının da sesini duyabilmek. O sırada sabredebilmek, sonrasında azim ve gayret göstermek. Bu değişim sürecinde yaşam ekibinizde niyetinden ve sevgisinden şüphe etmediğiniz, gönlüne ve aklına güvendiğiniz insanlar olması ve onların geri bildirimlerine açık olmak. Hepsi önemli bence.

Tüm bu süreçte sevgili eşim Doğan ve kızım Umay’ın “seninle gurur duyuyoruz!” demelerinin, demekle kalmayıp öyle hissettirmelerinin ve verdikleri desteğin katkısını ölçemem bile. Değişim kolay değil ve ekip işi aslında.

- Etrafınız, yakın çevreniz kariyer değişikliği kararınıza ne dedi? Herkes sizi destekledi mi? ‘Ne gereği var şimdi yeni bir başlangıca. Bak hazırda işin de var’ benzeri yorumlarda bulunanlar olmadı mı?

Sınava gireceğimi ve psikoloji okumak istediğimi söylediğimde sevgili eşim özel olarak büyük bir tezahürat yapmadı. Sakin karşıladı ve “hayırlı olsun,” dedi. Fakat lisansa başladıktan sonra ve yüksek lisans boyunca eşim de kızım Umay da beni inanılmaz desteklediler. Hatta birlikte hayaller kurmaya başladık; hayalimiz birlikte kurduğumuz ‘İnsan İnsana’da gençlerle iş ve eş seçimi üzerine grup çalışmaları ve eşimle sosyal medyada canlı yayınlar yapmaktı. Çok acıdır ki bu hayali onunla birlikte gerçekleştirmek kısmet olmadı. Hayal artık Umay’la bana ve ekibe emanet.

Fakat kimseye bir zararım olmadığı halde, hiç anlayamadığım ve beklemediğim şekilde çevreden çeşitli eleştiriler aldığım da oldu.

- Bu eleştiriler karşısında ne yaptınız?

Önceleri çok moralim bozuluyordu, sonra kendi tanıklığımı önemsemeye ve inandığım yolda ilerlemeye karar verip, olumsuz yorumları duymazdan gelmeye başardım.

- Hukuk okumuş olmanızın şu andaki işinize katkısı oluyor mu?

Hem de nasıl. Hukuk okumuş ve iş hayatında yıllarca bulunmuş olmamın, iş hayatının dinamiklerini biliyor olmanın insan olarak bana katkısı büyük, bunun işime de yansıdığını düşünüyorum. Felsefe tezimden yola çıkarak yazdığım ve 2017 yılında basılan “İşim ve Ben” kitabımın yazım aşamasında, geçen yıllarıma çok göz yaşı dökmüştüm. Şimdi ise onların hepsinin beni şu ana hazırladığına ve boşa geçmediğine inanıyorum. “İyi ki”, diyorum.

- Hali hazırda yaptığı işten memnun olmayanlara, kariyer değişikliği yapmak isteyip cesaret edemeyenlere ne önerirsiniz?

Tavsiye vermeyi pek sevmiyorum. Herkesin varoluşu ve içinde bulunduğu bağlam öyle farklı ki. İşinden memnun olmadığında kimi zaman dişini sıkmak ve bir süre sabır gösterip, idare etmek gerekir. Kimi zaman hemen özgeçmişi güncelleyip, yeni bir iş arayışına başlamak ya da kendi işini kurmak. Duruma göre ben kariyerimde bunların hepsini yaptım. Önemli olan koşulları sağlıklı bir biçimde değerlendirmek.

Onun için böyle dertleri olanlar öncelikle kendilerini tanımaya çalışsınlar, “ben kimim?” sorusuna cevap verebilir duruma gelsinler. Bu bağlamda kırmızı çizgilerinin farkında olsunlar. Benim kırmızı çizgim değerlerime uymayan bir ortamda çalışmamaktır mesela. Bir de aklına ve gönlüne güvendikleri mentörlerle (ki bunların profesyonel olması gerekmez, yakın dostlar da olabilir) içinde bulundukları durumu değerlendirsinler. Hangi seçeneğin uzun vadede daha doğru olacağına bu değerlendirmeden sonra karar versinler.

Kariyer değişikliği ise iş değişikliğinden çok farklı. Şahsen P. Coelho’nun Simyacı’ da yer alan öyküsündeki ana fikri kendime ilke edindim “Kaşıktaki yağı dökmeden, dünyanın güzelliklerini görmek”. Kaşıktaki yağ, yani yaşamdaki önceliklerim ne, o önceliklere bir zarar vermeden dünyanın güzelliklerini nasıl görebilirim, diye baktım ben. Siz de sizi yansıtan temel cümle üzerinde düşünün. Ve canım Doğan’ın söylediği gibi; “Yaşam bir ekip işidir ve ekibin kadar güçlüsün.” Onun için yaşamın önemli seçimlerini iyice olgunlaşmadan yapmayın; başta eşiniz olmak üzere yaşam ekibinizi kendinizi iyice tanıdıktan sonra seçin. Böylece hayatta her alanda savaşmak zorunda kalmazsınız.

- Zaman ayırdığınız ve içten cevaplarınız için teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim bu güzel sorular ve sohbet için.