2026’nın Anahtar Becerisi: Duygusal Düzenleme

Yeni yıla yaklaşırken iş dünyası sadece yapısal değil, duygusal bir dönüşümden de geçiyor. Glassdoor’un 2026 raporu, bu dönemde duygusal düzenlemenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu ortaya koyuyor.

2026 iş yaşamı

Duygusal Düzenleme Becerisi

İş dünyası 2026’ya girerken alışıldık dengelerini hızla kaybediyor. Kurumlar için öngörülebilirlik azalıyor, çalışanlar içinse güven duygusu zayıflıyor. Forbes Türkiye’de yer alan Glassdoor’un 2026 İş Yaşamı Trendleri Raporu, bu dönüşümün yalnızca yapısal değil, aynı zamanda duygusal bir kırılma yarattığını açık biçimde ortaya koyuyor. Rapora göre önümüzdeki dönemde iş yaşamında ayakta kalmanın anahtarı teknik uzmanlıktan çok, duygusal düzenleme becerisi olacak.

Bugün yaşanan gelişmeler tek tek ele alındığında yönetilebilir görünebilir. Ancak tabloya bütüncül bakıldığında, çalışanların zihinsel ve duygusal yükünün giderek ağırlaştığı anlaşılıyor. Liderlik algısından işten çıkarmalara, uzaktan çalışmadan yapay zekâya kadar birçok başlık aynı noktada birleşiyor.

Liderlik Algısı ve Güven Erozyonu

Glassdoor verileri, çalışanlarla liderler arasındaki mesafenin açıldığını gösteriyor. Forbes Türkiye’nin aktardığı raporda, liderlikle ilgili “kopukluk” algısının son iki yılda belirgin biçimde arttığı vurgulanıyor. Bu durum, yalnızca iletişim sorununa değil, duygusal güven kaybına da işaret ediyor.

Çalışanlar, yöneticilerin kararlarını öngöremediğinde kendini savunmasız hissediyor. Güven azaldıkça genel olarak şu davranışlar yaygınlaşır:

  • Sessiz geri çekilme
  • İnisiyatif almaktan kaçınma
  • Zor konuları erteleme
  • Duygusal mesafe koyma

Bu tablo, performans düşüşünden çok daha fazlasını anlatıyor. Kurum içinde görünmeyen ama hissedilen bir stres iklimi oluşuyor.

Mikro İşten Çıkarmalar ve Sürekli Tedirginlik

Toplu işten çıkarmalar artık tek seferlik kriz anlarıyla sınırlı değil. Glassdoor raporuna göre, daha küçük ama sık aralıklarla yapılan işten çıkarmalar yeni normal hâline geliyor. Bu uygulama çalışanlarda kalıcı bir belirsizlik hissi yaratıyor.

İşten çıkarma hassasiyetle ele alınması gereken bir konu. Zaman zaman başarılı işten çıkarma örnekleri duysak da konuyla ilgili genel kanı olumsuz tecrübe üzerine. Bu algı, işten çıkarılmayan çalışanları da etkiliyor. Çünkü belirsizlik, sadece işini kaybedeni değil, kalanları da yoruyor.

Uzaktan Çalışma ve Kariyer

Pandemiyle yaygınlaşan uzaktan çalışma, 2026’ya yaklaşırken farklı bir tartışmanın merkezinde yer alıyor. Forbes Türkiye’de yer alan Glassdoor analizine göre, ofise dönüş eğilimi kariyer fırsatlarını doğrudan etkiliyor. Uzaktan ve hibrit çalışanlar, değerlendirme ve terfi süreçlerinde geri planda kalabiliyor.

Geçmişte bu noktada çarpıcı örneklere de tanık olduk. Örneğin uzaktan çalışanlara terfi imkanı tanımayan firma olduğunu öğrendik. Bu yaklaşım, çalışanlar arasında eşitsizlik algısını güçlendiriyor. Fiziksel görünürlük, performansın önüne geçmemeli. Bu durum, bireysel motivasyonu olduğu kadar kurumsal bağlılığı da zedeliyor.

Yapay Zekâ Baskısı

Yapay zekâ, verimlilik vaadiyle iş dünyasına hızla entegre oluyor. Ancak Glassdoor raporu, bu hızın çalışanlar üzerinde ciddi bir baskı yarattığını ortaya koyuyor. Rol otomasyonu, sürekli ölçüm ve hız beklentisi, iş güvencesi kaygısını artırıyor.

‘Yapay zeka 2030'a kadar kaç kişiyi işinden edecek' sorusu ara sıra medyada gündeme geliyor. Bu belirsizlik, çalışanların geleceğe dair kontrol hissini zayıflatıyor.

Özellikle genç çalışanlar, artan gelirlerine rağmen kendini güvende hissetmiyor. Glassdoor verileri, kazanç gücündeki artışın duygusal güvenle aynı hızda ilerlemediğini gösteriyor.

Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Neden Duygusal Düzenleme Öne Çıkıyor?

Rapordaki tüm bu başlıklar ortak bir sonuç üretiyor: Duygusal yük artıyor.

Duygusal düzenleme bozulduğunda:

  • Odaklanma zorlaşıyor
  • Erteleme davranışı artıyor
  • Çatışmalardan kaçınılıyor
  • Tepkisel kararlar çoğalıyor

Bu nedenle duygusal düzenleme artık “kişisel gelişim” başlığı altında ele alınabilecek bir konu değil. 2026’ya yaklaşırken bu beceri hem çalışanlar hem liderler için temel bir kariyer yetkinliğine dönüşüyor.

Belirsizlikle başa çıkabilen, duygularını tanıyıp yönetebilen kişiler; değişime daha hızlı uyum sağlıyor. Kurumlar içinse bu beceri, yalnızca bireysel dayanıklılık değil, sürdürülebilir performans anlamına geliyor.