Beyaz Yakalı Kadınlara Mülakatta İlk Sorular Özel Hayattan

Türkiye’de iş görüşmelerinde sorulan ilk sorular bile cinsiyet eşitsizliğinin boyutunu gözler önüne seriyor. Kadınlar daha baştan eşit olmayan bir yarışa giriyor.

Mülakatta özel hayat sorularıyla karşılaşan beyaz yakalı kadın çalışan.

İş Hayatındaki Eşitsizlik

Aşağı yukarı herkesin bildiği ama yüksek sesle konuşulmayan bir gerçek var: Türkiye’de kadınlar için eşitsizlik iş hayatına adım atmadan başlıyor. Marketing Türkiye’de yer alan ve FutureBright Veri Teknolojileri ile SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği iş birliğiyle hazırlanan araştırma, bu gerçeği rakamlarla görünür kılıyor. Ortaya çıkan tablo, yalnızca bireysel deneyimlerin değil, sistematik bir sorunun varlığını gösteriyor.

Araştırmanın en çarpıcı bulgularından biri, beyaz yakalı kadınların yüzde 72’sinin iş görüşmelerinde önce özel hayatlarının sorgulanması. Medeni durum, çocuk planı ya da aile düzeni gibi sorular, mesleki yeterlilikten önce geliyor. Bu durum, işe alım süreçlerinde tarafsızlık iddiasının ne kadar zayıf olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Kadınların yüzde 42’si mülakatlarda cinsiyet temelli ayrımcılıkla karşılaştığını söylüyor. Aynı kadınların yüzde 40’ı ise çocuk sahibi olmanın kariyerlerini yavaşlatan bir faktör olarak görüldüğünü ifade ediyor.

Araştırma sonuçları, Türkiye’deki genel istihdam görünümüyle de örtüşüyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2025 Küresel Cinsiyet Eşitliği Raporu’na göre kadınların iş gücüne katılımı küresel ölçekte yüzde 68 iken, Türkiye’de bu oran yüzde 35 seviyesinde kalıyor. Bu fark, yalnızca ekonomik değil, yapısal bir soruna da işaret ediyor.

Çalışma Hayatı Erkeklere Göre Kurgulanmış

Beyaz yakalı kadınların dörtte üçü, çalışma hayatındaki sistemin erkeklere göre kurulduğunu düşünüyor. Aynı pozisyondaki erkeklerle karşılaştırıldığında, daha fazla emek harcamak zorunda kaldıklarını söylüyorlar. Bu durum yalnızca iş yüküyle sınırlı değil; söz hakkı, terfi ve ücret artışı gibi alanlarda da kendini gösteriyor.

Kadınların büyük bir bölümü toplantılarda sözlerinin kesildiğini, benzer davranışlar sergilendiğinde erkek çalışanların daha olumlu değerlendirildiğini aktarıyor. Kıyafet konusu bile kadınlar için bir tartışma alanına dönüşebiliyor. Kurumsal hayatta görünmez sınırlar, kadınların hareket alanını daraltıyor.

KPMG’nin Küresel Kadın Liderlere Genel Bakış 2025 raporuna göre kadın liderlerin yüzde 62'si ayrımcılık yaşıyor. Rapor sonucu sorunun yalnızca giriş seviyesinde değil, liderlik katmanlarında da devam ettiğini açıkça gösteriyor.

Çocuk Sahibi Olmak

Araştırmaya göre her 10 beyaz yakalı kadından 4’ü çocuk sahibi olmanın kariyerinde sorun yaratacağını düşünüyor. Terfi ve ücret artışı gibi kritik kararların cinsiyet temelli alındığına dair güçlü bir algı var. Beyaz yakalı annelerin yalnızca yüzde 17’si evde bakıcı desteği alabiliyor. Her üç anneden ikisi, çocuk bakımını tek başına üstleniyor.

Bu tablo, iş-özel hayat dengesinin neden kadınlar için daha kırılgan olduğunu açıklıyor. Kurumların büyük çoğunluğunda regl izni gibi uygulamaların bulunmaması da bu eşitsizliği derinleştiriyor. Kadınların yüzde 90’ı iş yerinde regl izni olmadığını söylüyor.

Güven Kaybı ve Sessiz Kopuş

Araştırmanın belki de en düşündürücü sonucu, kadınların yaşadığı güven bunalımı. Kadınların yüzde 68’i yalnızca kendisine güvendiğini söylüyor. Kurumlara ve meslektaşlara duyulan güven ciddi şekilde zedelenmiş durumda. Her dört kadından biri, önceki işinden istifa etmek zorunda bırakıldığını belirtiyor.

Düşük ücretler, sınırlı yan haklar ve görünmeyen ayrımcılık, beyaz yakalı kadınları iş değiştirmeye ya da tamamen iş hayatından kopmaya itiyor. Kadınların yarısının “ekonomik zorunluluk olmasa çalışmam” demesi, bu kopuşun psikolojik boyutunu da gözler önüne seriyor.

Bu noktada tartışmanın odağında yalnızca bireysel dayanıklılık değil, kurumsal sorumluluk yer alıyor. İş dünyasında sürdürülebilirlikten söz ediliyorsa, çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık kavramlarının stratejik hedeflerin merkezine alınması gerekiyor.

Haberin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.