Başarı İçin Unvan Değil, Beceri İnşa Edin*

Hayatta kalmanız buna bağlı.

Bariyer, engel

Kararsız kaldığımızda hepimiz kalabalığı takip ederiz.

Bu utanılacak bir durum veya bir zayıflık değil, insanın en doğal dürtülerinden biridir.

Tarihe uzanan geçmişimizde hep başkaları ile birlikte yaşamış, çalışmış ve hayatını sürdürmüş canlılar olarak, içinde bulunduğumuz grubu dikkatlice izlemek ve davranışları takip etmek, refleksif olarak kullandığımız bir hayatta kalma stratejisidir. Kaldırım kenarında 3 kişi bir binanın tepesine bakarak bekliyor olsun, yoldan geçen insanların ya hepsi ya da büyük bir çoğunluğu kafasını kaldırıp bakar. Merak. İçgüdü. Bu tür kararlar mantıkla alınmaz, ani ve refleksiftir.

Konu kariyer yönetimi olduğunda ise, bu içgüdüler ve refleksler bizim yararımıza değil zararımıza çalışıyor. Bu özellikle, endüstrilerin çalışma şekillerinin çok hızla değiştiği bugünler için çok geçerli.

Kalabalığın gittiği kariyer yolundan gitmek çok daha güvenli geliyor. Hele bu kalabalık bizden çok daha kıdemli, tecrübeli, ne yaptığını biliyor gözüken insanlardan oluşuyorsa, onları takip etmemek çok zor. Ancak dikkat.

Bizden öncekilerin kaç defa geçtiği fark etmez, eğer bir yol çalışma sebebi ile kapatılmışsa, ne kadar isterseniz isteyin o yoldan ilerleyemezsiniz. Eve dönmenin tek yolu, içinde bulunduğunuz durumu akıl ve mantık kullanarak anlamak, problemi analiz etmek ve bir çözüm üretmeye uğraşmaktır. Bunun için ilk olarak değişenin ne olduğu anlamanız ve alternatif çözümlerin ne olduğu sorusunu sormanız gerekir.

1960 ile 2000 yıllar arasında çalışmaya başlamış “üstatlarımızın”, yöneticilerimizin, akıl hocalarımız ve hatta ebeveynlerimizin gittiği ve işe yaradığını kendi deneyimlerinden bildikleri bir yol var.

Bu yolun tarifi şu şekilde: Öğrenciyken çok çalış iyi not al; iyi bir üniversiteden mezun ol, iyi bir şirkete gir, 8 – 10 yıldan daha sık aralıklarla iş değiştirme, kurumlara sadakat göster, unvana yatırım yap, şirket kıdemine canın gibi bak, emekli ol.  Uzman Yardımcısı başlasan da üzülme. Önce Uzman, sonra Kıdemli Uzman ol, daha sonra Yönetici Yardımcısı, ondan sonra Bölge Müdürü derken önün açık… Eczane’den sola dönüp Direktör’lük tepesini de aştıktan sonra sırtın yere gelmez. 40’larına kadar çok çalış, sonra mükafat senin.

İnanın bu yolu tarif edenlerin niyeti kötü değil. Kendileri adrese bu şekilde ulaşmışlar, kalabalığı takip etmişler ve başarılı olmuşlar. O yüzden yardımcı olma dürtüsüyle aynı yolu tarif ediyorlar. Gerçekten de, yakın geçmişte öyle bir dönem vardı ki birinin Kıdemli Müdür olması kendi sektöründe başka bir iş bulmasının güvencesiydi.

Artık o devir bitti. Artık o yol kapalı.

Şimdi, 2016 yılından geleceğe baktığımızda gözüken “İş Hayatı’na” kalabalığı takip ederek değil, mantıkla bakalım. Açık başka yollar var. Ancak açık bu yolları kalabalığı takip ederek, bir önceki neslin öğütlerini dinleyerek bulmak mümkün değil. İçinde bulunduğumuz ekonomiyi, sektörü, dünyayı analiz edelim ve mantık yürütelim.

  • Mezun enflasyonu yaşanıyor. İTÜ mezunu olmak bile son 10 yıldır iş garantisi değil.
  • Ünvan enflasyonu yaşanıyor. Şirket kapıları içindeyken çok değerli gözüken o “Kıdemli” veya “Senior” hatta “Regional Manager” veya “Bölge Müdür” gibi ünvanlar, başka bir şirketle iş görüşmesine gittiğinizde sizi tek başına işe aldırmayacak.
  • Geleneksel iş alanları daralıyor. Geçtiğimiz 40 yılın yıldız sektörlerinden olan perakende, hızlı tüketim, bankaclık, finans, lojistik her geçen sene daha büyük hızla daralıyor. Daralmaların sonucu olarak bu şirketlerde hem terfi etmek daha zor, hem dışarıdan içeri girmek. Artık bu sektörlerdeki dev oyuncuların yüzlerce kişi işten çıkardığını duymak şaşırtıcı bir haber değil.
  • Çoğu sektörde iş güvenliği daha düşük, kişiler arası rekabet daha keskin, hedefler daha agresif, insanlar daha gergin.
  • Geleneksel iş alanlarında iş bulmak için farklılaşmak, özel beceri ve yeteneklerle öne çıkmak şart.
  • Dünyayı kasıp kavuran, ve belki hayatımızda dünyada göreceğimiz en büyük değişimi yaşatacak bir otomasyon/robotlaşma döneminden geçiyoruz. Eskiden bankada gişe elemanı olarak çalışanların büyük kısmının yerinde şimdi ATM’ler var. İşsizlik git gide artacak, bir kaç yıl sonra, çevrenizdeki meslektaşlarınızın yarısı istese de o işi yapamıyor olacak.

Öte yandan, yeni ve büyüyen iş alanlarında büyük fırsatlar var. Yeni bir yol gözüküyor…

  • Kod yazanlar yeni bir dünya inşa ediyorlar.
  • Grafik tasarımcılar, websitesi tasarlayanlar, seslendirme yapanlar, video editing yapan veya çekim yapan profesyoneller herhangi bir şirketle sözleşme bile yapmadan, kendi becerileri ile dünyanın her yerinden sayısız müşteriye hizmet verebiliyorlar.
  • Girişimciler, sektörlerdeki gedikleri tespit ediyorlar ve bir hafta içinde yeni bir ürün ile karşımıza çıkıyorlar. Başarısız mı başarılı mı olacaklarını kendi vizyon ve becerileri
  • Genel olarak içerisinde yaratıcılık ve beceri içeren tüm endüstriler coşmuş durumda. Sesli veya görsel medya üretme becerisi içeren, yeni fikirleri yeni sistemlerle buluşturma becerisi içeren, insanları motive etme ve bir hedef etrafında toplama becerisi içeren, eğlenme ve eğlenceyi satma becerisi içeren, insanlara oyun oynatmayı beceren herkesin önü çok daha açık.
  • Eskiden olmayan, adına bile duymadığımız, yüzlerce yeni iş alanı var. (Penetration Tester, Multi-Platform Experience Designer, Story Strategist ve daha neler neler…) 
  • Son olarak; insanlar daha az değil, 20 yıl öncesine oranla çok daha fazla okuyor. Sadece okunan kitap sayısı olarak düşünmeyin (ki orada da artış var), bir günde okunan toplam yazı olarak düşünün (sosyal medya güncellemelerinde, bloglara). O yüzden yazma ve karmaşık verileri yorumlama, becerisi yine çok parlayan bir beceri.

Artık yeni bir yol açık. Bu yolda ilerlemek için unvana ihtiyacınız yok ancak beceriye ihtiyacınız var.

Tarihte kendi becerilerinizin üzerine gitmek, keşfetmek ve geliştirmek için daha iyi bir zaman olmadı.

Geleceği; başkalarını etkilemek için unvan değil, daha doğru ve kaliteli şeyler üretmek için beceri inşa etmenin peşinden koşanlar kazanacak.

Çevrenizde bundan haberdar olması gerektiğini düşündüğünüz insanlar varsa onlarla da bu durumu paylaşın.

*Yazının tamamı Ozan Dağdeviren’in www.ozandagdeviren.com isimli bloğundan alıntıdır.